Ah Binel Ask

Hayat, inanan ve salih ameller işleyenler dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur. Aliya İzzetbegoviç

Evlilik hayatında erkekler kadınlardan ne bekler? 09 November 2013

Evlilik hayat'nda erkekler kadinlardan ne beklerEvlilik hayatında erkekler kadınlardan ne bekler?

Evlilik hayatında çoğu şey müşterek, ancak beklentiler farklı olabiliyor. Yıllar geçse de eşler birbirlerine önceliklerinin ne olduğunu net bir şekilde dile getiremeyebiliyor. Özellikle erkekler ne istediklerini anlatmakta, kendilerini ifade etmekte çok sıkıntı çekiyor.

Evlilikte erkeğin kadından beklentileri genelde kadının beklentilerinden daha fazladır. İkisi de aynı işyerinde çalışıp yorulsa da erkek, eve girer girmez “çok yoruldum” diye uzanır. Kadının böyle bir lüksü olmadığı gibi üstelik erkek, ondan bir de güzel “yemek” bekleyebilir.

Evin düzenli-tertipli, elbiselerinin temiz ve ütülü olmasını, hatta kimi erkek, içeceği bir bardak suyu bile eşinin getirmesini bekler. Cep telefonunun nerede olduğunu, gözlüklerini, çoraplarını nereye koyduğunu, arabanın anahtarının nereye bırakılmış olabileceğini hülasa buna benzer birçok şeyi kadından hep “hizmet” olarak bekler.

En önemlisi ise, erkekler, annelerinden gördükleri karşılıksız “şefkat”, “sevgi” ve “ilgi”yi eşlerinden de beklemektedir.

Fakat annesinin “Aa! Burnun akmış gel sileyim” dediği gibi; “Mendilini aldın mı? Anahtarın, telefonun cebinde mi?” vb. sorularla çocuk gibi idare edilmek yerine, ayrıca fizikî gücünü göstermek için eşinin kendisini bir “kahraman” gibi görmesini de bekler.

Yaratılış itibarıyla şiddet, saldırganlık, sinirlilik, kabadayılık, özgürlük ve kural tanımazlık özelliklerine yatkın olduğu için erkekler, eşlerinin bu duygularını kontrol altına almasına yardımcı olacak “sakin, itidalli, hoşgörülü, anlayışlı, idareci” olmasını bekler.

Aileyi idare ettikleri için ülke idare eden kral gibi “saygı” görmek ve asla “tenkit edilmemek” ister.

Bu hay huy içinde kadınların en çok yakındıkları şey, “Eşim ne yaş günümü ne de evlilik yıldönümümüzü hatırlıyor. Demek artık beni sevmiyor!” vehmine kapılmalarıdır. Bu yüzden erkekler eşlerinin pek kolay anlaşılamayan “sevgi dillerinin” kolayca anlaşılmasını bekler.

Eşinin “Sen bana ne hayat yaşatıyorsun?” diye nankörlük etmek yerine, kendisinin mükemmel bir baba ve eş olduğunu ifade eden “takdir” sözcükleri bekler.

Maddi konuda kendisini sıkıntıya sokmayıp, gücünü aşan aşırı isteklerde bulunmayarak “ayağını yorganına göre uzatarak”, “iktisatlı” olmasını bekler.

Eşlerinin soru kitabı değil “cevap anahtarı” olmasını, “dırdırlarıyla” kafasını “şişirmemesini” özellikle de “gözyaşlarını silah” olarak kullanmamasını bekler.

Bir şeye canı sıkıldığında durgunlaşıp düşünmeyi tercih eder. Şayet eşi tepesine dikilip: “Ne düşünüyorsun! Yoksa başka biri mi var? Yoksa, bir yerlere para mı kaptırdın?” gibi aşağılayıcı ve “güven” zedeleyici davranışlardan kaçınmasını bekler.

İhtiyacını en fazla tatmin eden, aşkını, sevgisini ve şevkini paylaşacağı neş’ede ortak, elem ve kederde yardımcı, sûri güzelliğinin yanında zahiri arkadaşlığını samimileştirecek “iffet” ve kötü ahlaktan arınmış, “ünsiyet” edeceği, iyi geçineceği, ruhi imtizacı sağlayacak “mûnislik, itaat” ve “güzel ahlâk” bekler.

Kısacası erkek kadından, annesi kadar “şefkatli eş”, güveneceği sadık bir “dost”, her şeyi paylaşabilecek “arkadaş”, sohbet edebileceği kalbine karşılık mükemmel bir “kalb” bekler

Güllerin Efendisi, hayırlı kadının kocasına iyilik yapan olduğunu ve böyle bir kadının bu hareketinin bin şehitlik makamıyla eşitlendiğini söyler. Tabii ki, o da ayrı bir yazının konusu olsa da madalyonun bir de “kadınlar erkeklerden ne bekler?” yüzü var.

~

Gülay Atasoy

 

Evlilik mi, evcilik mi ? 04 May 2013

evlilik

.

“Kadınlarınız ekeneğinizdir…” (2/223) Peki ne ektiniz?

 Fırtına ekerseniz, kasırga biçersiniz… Ekine ve nesle yönelik tehdidin farkında olan bizlere düşen görev öncelikle aileyi kurtarmaktır… Ümmetin ayakta olan son hisarı aile…

 “Evlerinizi kıblegâh (karargâh) edininiz.” (Yunus 87)

 İslam’ın son diriliş ve direniş kalesi; aile…

 Bize besmeleli evlilikler, kıbleli evler, amentülü hayatlar lazım… Ne evsizleşelim, ne de evcilleşelim,

sadece evli kalalım…

 Kendimize dönelim… Birbirimize dönelim… Evimize dönelim…

 Bunun için evlilik terapisine gerek yok… Tedavi için ithal reçetelere de ihtiyaç yok…

Sanıyorum evlilikte şu beş kelime ile işi çözeriz…

 Sabır…

 Sorumluluk…

 Sadakat…

 Samimiyet…

 Sevgi…

~

Ramazan Kayan 

.

(Not: yazının tamamı yoruma yazılıdır)

 

Önce sev ! 09 February 2013

Filed under: Edebi İktibaslar — Ah Binel Ask @ 7:34 PM
Tags: , ,

ahbinelask.wordpress.com

.

Önce sev !

 Kardeşini sevdin mi bir kez, kötülük yapamazsın ona.

 Eğer mü’minler elimizden, dilimizden emin olamıyorlarsa, sevgisizlik yüzündendir.

 Sevginin ”cennet” demeye geldiğini,

 sevginin ”iman” demeye geldiğini bir daha dinleyelim Rasul’un dilinden:

 ”Vallahi birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız;

 iman etmedikçe cennete giremezsiniz.”

 İnsanın insana sunabileceği en ölümsüz hediyedir sevgi.

 ~

 Mustafa İslamoğlu

 

Sevgi, lafla olmaz. Mutlaka uygulama gerektirir… 20 January 2013

ahbinelask.wordpress.com

.

Sevgi, lafla olmaz. Mutlaka uygulama gerektirir. Öyleyse ben Allah’a itaat ettiğim kadar Allah’ı seviyorum.

 ~ 

Hekimoğlu İsmail

 

“Ey ben olan SEN!” 14 January 2013

ahbinelask.wordpress.com

.

Bir kimse “Ey ben olan SEN!” diyecek kadar benliğini sevdiğinde eritmedikçe muhabbeti tam ve mükemmel olamaz!”

 ~

Sêrî es-Sakâti

 

İnsanlığın temeli ; sevgi… 13 January 2013

ahbinelask.wordpress.com

“Adalet mülkün temeli ama bir de insanlığın temeli var: O da sevgi…”

 ~ 

Necip Fazıl Kısakürek

 

Korkutarak din anlatma hatası yapıldı yıllarca…

Filed under: Aforizmalar - Nurâni Nakışlar - Özlü Sözler — Ah Binel Ask @ 11:50 AM
Tags: , ,

ahbinelask.wordpress.com

.

Sevdirerek değil,

 korkutarak din anlatma hatası yapıldı yıllarca…

 ~

 Sait Çamlıca

 

Allah’ım! Sevgine ulaştıracak ameli istiyorum… 22 December 2012

Filed under: Dua Bir İksirdir... — Ah Binel Ask @ 7:49 PM
Tags: , ,

ahbinelask.wordpress.com

.

Allah’ım!

Sevgini, seni seven kimsenin sevgisini ve sevgine ulaştıracak ameli istiyorum. Allah’ım! Sevgini, bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha sevimli eyle.

.

(Tirmizi, De’avat, 74)

 

Ne çok “Seni seviyorum”larınız var… 29 October 2012

Filed under: Hayatın İçinden — Ah Binel Ask @ 7:50 PM
Tags: , , , , ,

.

Ne çok “Seni seviyorum”larınız var…
.
Her yere yazıyorsunuz. Herkese söylüyorsunuz. Her zaman kullanıyorsunuz. Sevginizden çok “Seni seviyorum”larınız. “Sen” diye hitap edebildiklerinizden bile çok. O kadar kısa ki sevgilerinizin ömrü, ard arda  ekleseniz dahi, kelebek ömründen kısa kalıyor. Sevginizi saklamıyorsunuz güya. Ama sevgi ile olan mesafenizin uzaklığını “Seni seviyorum”larınız ele veriyor.
.
Ortaya “çok” ekliyorsunuz, “gerçekten” ekliyorsunuz. Başına ve sonuna mahzunluk ekliyorsunuz. Ekliyorsunuz ki, milyonlarca “Seni seviyorum”dan farklı olsun sizin söylediğiniz. Ama olmuyor. Herkesi “Seni seviyorum” demeye davet ediyorsunuz. 
.
Suç ortağı arıyorsunuz. Güya, herkesin maske takmasıyla hayatı maskeli baloya çevirip vicdanınızı rahatlatacaksınız. Sadece sizin ve sahte sevgilinizin değerini düşürmüyorsunuz. “Sevme”nin değerini de yerle yeksan ediyorsunuz. 
.
Öyle bir cümle kuruyorsunuz ki, “sen” gerçekten “sen” değil; başkalarını kastediyorsunuz. “Sevmek,” gerçek “sevmek” değil; başka duyguları anlatıyorsunuz. Birinci tekil şahıs eki de sizi anlatmıyor; belki başka yüreklere tercüman oluyorsunuz.
.
Kalp şekilleri arasında olması neyi değiştirir ki? Taş gibi soğuk.
 Gülümseyerek söylemeniz ne farkeder ki? Takım elbiseden daha resmî. Buğulu gözlerle telaffuz etseniz ne yazar?

İçten olmadığı besbelli.
.
Tamam, yüreğinizde bir yerlerde sevmeye karşı bir iştah, bir açlık var.

Ama, bu açlığyn reçetesi bol bol “Seni seviyorum” demek mi? Kalp resimleri mi? Hüzünlü şarkılar mı?
.
Ayrılık ağıtları mı?

.
 Dağlara, taşlara yazdınız, ama yine de sevmiyorsunuz,  değil mi? Sevginiz tükeniveriyor, kalmıyor.

“Sevgim bitti, hâkim bey” diyorsunuz  bükük bir boyun ve kısık bir sesle.
Tutunamıyor kalbiniz, böyle kaygan zeminlerde, böyle küçücük maskelere, böyle acemice…
“Seni seviyorum”larınız bol, herkese yetip de artacak kadar bol. Ama, “Seni seviyorum”larınız bol, çok bol geliyor sevginize.
.
Belki dil ile değil, kalp ile söyleme vakti gelmiştir.
.
Sözüm, gerçekten sevenlerin meclisinden dışarı…

 

Kurban Bayramınız Mübarek Olsun ! 24 October 2012


Ey Mücibü’d-Daavât! Duâmı makbul kıl! Sa’yimi meşkûr kıl! Amelimi mebrur kıl!

Duâmı merdut, kulluğumu matrud, imanımı meşkûk, davranışımı müfsid kılma!

Nifak, hilâf, fesat, kin, adavet, düşman ve şeytan fitnesinden bizi ve ehl-i imanı koru!

Âmin!

 ~

Süleyman Kösmene

 .

 Binler sevgi, selam ve muhabbet ile mübarek Kurban Bayramınızı tebrik eder,

Cenab-ı Hak`dan dünya ve ahiret saadetiniz için hayırlara vesile olması niyaz ederiz,

Baki selam ve dua ile kalın!

 

“Ben İyi bir adamım, lakin siz kıymetimi bilemiyorsunuz” deme!.. 18 October 2012

Filed under: Aforizmalar - Nurâni Nakışlar - Özlü Sözler — Ah Binel Ask @ 11:44 PM
Tags: , ,

İmam Gazâlî der ki:

.
Sana kötülük yapanları Allah’a havale et, kötülüklerinden O’na sığın.

Eğer intikamla uğraşırsan, daha büyük zararlarla karşılaşırsın ve ömrünü boş yere harcamış olursun.

Seninle uğraşanlara, ‘Ben iyi bir adamım, lakin siz kıymetimi bilemiyorsunuz’ deme ve böyle düşünme.
İyi bil ki gönüllere sevgi veren ve dilediğini kullarına sevdiren sadece Allah Teâlâ’dır.

Senin hakkın olan sevgi sana gelir, endişe etme.

 

Hakîki sevgi; 27 September 2012

Filed under: Aşk bu olsa gerek — Ah Binel Ask @ 10:24 PM
Tags: , , ,

.

Hakîki sevgi, iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde de eksilmeyendir.

~

Yahyâ bin Muâz-ı Râzî (Rahmetullahi aleyh)

 

Sevgi dediğin, aşk dediğin mahremdir, dile getirmek mahremine halel getirmektir… 04 September 2012

Filed under: Aşk bu olsa gerek — Ah Binel Ask @ 11:21 AM
Tags: , , , ,

.

Bir hikaye anlatalım ve sükût edelim…

 Leyla’ya sormuşlardı hani bir gün,

“Sen mi Kays’ı daha çok sevdin; yoksa o mu seni?” diye. 

 “Elbette ben onu daha çok sevdim!” demişti Leyla,

Kays adını duyar duymaz gözünden yaşlar boşanarak, “Elbette ben onu daha çok sevdim!”

 “Nedir delilin, nasıl ispat edersin onu daha çok sevdiğini, üstelik o senin için çılgınlığa varmış,

aklını yitirmiş mecnun olmuşken?” O vakit Leyla ağlayarak: 

 “Dostlar!..”demişti, “sırdır ki gizli gerektir, sevgilinin adını dile düşürmek hakikatte ayıptır.

Kays bir dağ delisi gibi davrandı, gitti sahralarda çöllerde aşkımız ona buna anlattı,

ben kimseciklerle paylaşmadım onun sevgisini, içimde büyüttüm, büyüttüm, büyüttüm…

Budur ki benim onu daha çok sevdiğime delildir.“

– Mecnun kime anlattı aşkını Haminneciğim?

-Kurtlara, kuşlara, dilşeker’im, yalnızca ağzı var dili yok kurtlara kuşlara.

Buna rağmen sırlarına halel geldi, sevdaları dillere düştü, şiirlere nakış oldu. 

Sevgi dediğin, aşk dediğin mahremdir, dile getirmek mahremine halel getirmektir.

~

İskender Pala

 

Bütün evliliklerin sevgi-Aşk İle devam ettiğini mi zannediyorsun? 05 August 2012

Filed under: Ailemiz...Hane-i Saadetimiz... — Ah Binel Ask @ 2:50 AM
Tags: , , , , , , ,

Bütün evliliklerin sevgi-aşk ile devam ettiğini mi zannediyorsun?

Hz. Ömer’e gelen bir adam ”eşimi boşamak istiyorum” der. Aile birliğine çok büyük önem veren

Hz. Ömer sorar: “Neden eşini boşayacaksın? Eşinin hangi kusuru seni eşinden soğuttu?

Haklı bir gerekçen var mı?”

Adam der ki; “Ben artık onu sevmiyorum. Bunun için boşamak istiyorum eşimi.”

Hz. Ömer’in cevabı son derece manidardır; “Sen bütün evliliklerin sevgi-aşk ile devam ettiğini mi zannediyorsun?

Sende hiç mi vefa yok? Hani vefa nerede? Git ve eşinle yola devam et.”

 Evliliği devam ettiren en önemli nokta hakikaten “vefa” duygusudur. Çünkü en büyük sevgiler, tutkular,

aşklar zaman geçtikçe monotonlaşabilir ama vefa duygusu böyle olmamalıdır. Eşimizin zor günlerimizde

yanımızda olduğunu unutmamamız lazım. Bizimle yola çıktığını, bize evlat verdiğini, baba ve annesini terk

ederek bize geldiğini unutmamak lazım.

~ ~ ~

ESKİ EŞE VEFA

Hz. Aişe (r.a.) Peygamberimiz’in (s.a.v.) ilk eşi olan Hz. Hatice annemize duyduğu derin saygı,

sevgi ve vefayı bir gün kıskanır. Çünkü Hz. Hatice vefat etmiş olsa bile Peygamberimiz hep onu

hayırla anmaktadır. Halbuki Hz. Hatice validemiz 65 yaşında vefat etmiş yaşlı bir hanımdı.

Hz. Aişe olaya böyle bakar.

Bir gün de bunu saklayamaz ve Hz. Peygamber’e şöyle der: “Ey Allah’ın peygamberi, sen bu kadında ne buldun?

Dişleri dökülmüş, sırtı kamburlaşmış ihtiyar bir kadındı. Ben ise gencim. Daha dincim.

Ama sen bir türlü Hatice’yi unutamıyorsun. Hep Hatice diyorsun.”

Hz. Peygamber (s.a.v.) bu kıskançlığı anlayışla karşılasa bile bu çıkışı cevapsız bırakmaz. Eski eşine vefasını yineler.

Şöyle buyurur: “Aişe, bu ne kadar yersiz bir sözdür. Evet, Hatice benim için çok önemlidir.

Herkes beni Mekke yollarında inkar ederken, o yanımda durdu. Herkes malını sakınırken o malını Allah için harcadı.

Zor anımda bana destek oldu. Bana çocuk verdi. Evet Aişe, ölünceye kadar Hatice diyeceğim. O, cennet hanım efendilerinden birisidir.

 Hz. Aişe der ki; “Ben bir daha Hz. Hatice hakkında konuşmadım.” Resulullah’ın (s.a.v.) Hz. Aişe’ye ve dolaylı

olarak bize hatırlattığı işte bu yitirdiğimiz vefa duygusudur.

~

Nihat Hatipoğlu